“Sesim Olur musun?” paneliyle kadınların sesi oldular
Total Oil Türkiye sponsorluğunda gerçekleşen, kadının toplum ve çalışma hayatındaki yerinin tüm yönleriyle ele alınıp, sorun ve çözüm önerilerinin tartışıldığı “Sesim Olur Musun?” Paneli, 25 Nisan 2018 Çarşamba günü Demirören AVM bünyesinde, “Social İstanbul İstiklal”de gerçekleştirildi.
Duygu Candaş moderatörlüğünde gerçekleşen panele, haber spikerleri Buket Aydın, Didem Arslan Yılmaz; Total Oil Türkiye A.Ş. Strateji, İkmal ve Ticaret Direktörü Evrim Akalın ve Demirören Holding Hukuk Müşavir Yardımcısı Avukat Burçak Ildır konuşmacı olarak katıldı.
Türkiye’nin yakından takip ettiği ve güvendiği, kendi alanında etkin isimlerin bir araya geldiği panelde, kadınların iş gücü piyasasındaki genel durumu ve istihdamına yönelik sorunlar ele alındı.
‘Sesim Olur Musun’ panelinde ayrıca iş hayatında kadın istihdamının arttırılması ve toplumsal hayatta kadınların yaşadığı sorunlar da dile getirildi.
Panelin moderatörü Duygu Canbaş açılış konuşmasında şunları söyledi: “Bundan bir süre önce başladığımız Sesim Olur Musun panelleri, bir “sosyal sorumluluk” değil aslında “sosyal zorunluluk” projesi. Çünkü kadınların karşılaştığı birçok problemin yanı sıra, Türkiye’de her 10 genç işsizden 6’sı kadın. Koşulların iyileştirilmesi ve kadınların yararına bir noktaya gelmesi için uygulamadaki sınırların ortadan kalkması lazım. Biz de bu sınırların yok edilmesi adına neler yapabiliriz, geçmişten bugüne hangi noktadayız ve yarın için ne yapmalıyız bu panelde bunları ele alacağız. Bir kişinin bile hayatını değiştirirsek ne mutlu bize…”
Habertürk haber spikeri Didem Arslan Yılmaz, “Değişim öncelikle kadınlarla olacaktır. Kadınların güçlü olması ile birlikte toplumun çok daha güçlü olacağına yürekten inanıyorum. Aynı zamanda kadınların ve erkeklerin işbirliği ile hem istihdamın artacağına hem de toplumun kalkınacağına inanıyorum. Fakat biz kadınlar maalesef iş hayatında erkeklerden çok daha farklı sorunlarla karşılaşabiliyoruz. Örneğin, birçok iş ilanında erkek çalışan aranması beni çok üzüyor. Bazı sektörler ve iş verenler erkek çalışanları öncelikli olarak tercih edebiliyorlar. Bazı işe alım mülakatlarında önden özür dileyerek, adaya evlenmeyi ve çocuk sahibi olmayı düşünüp düşünmediğinin hala sorulduğunu biliyorum.
Herhangi bir kriz döneminde personel azaltılması yönünde karar alındığında, performansa bakılmaksızın, sırf kadın olduğu için, işten çıkarılacak personel olarak kadınlar tercih ediliyor. Kadınlar, duygusal olması bahanesi ile yönetme becerisinden yoksun görülüyor ve tepe pozisyonlardansa kurmay pozisyonlarında çalıştırılabiliyor.
Ülkemizde kronik bir sorun olarak; kadının çocuk büyütme ve aile sorumluluklarını yerine getirmesi, çalışma hayatına ara vermesine yol açtığı gerekçesi ile kariyerinde ciddi bir sorun oluşturabiliyor.
Tepe yönetim tarafından kadın çalışanlara keyfi olarak uygulanan, Cam Tavan Sendromu olarak adlandırılan, açıkça görülemeyen fakat aşılamayan engeller var. Bu cam tavandan dolayı, kadınlar daha üst pozisyonlara ve farklı yerlere gelmekte sorunlar yaşıyorlar.
Diğer bir sorun ise mobbing. Mobbing duygusal şiddet olarak da, maalesef cinsel taciz olarak da bir çok sektörde yaşanabiliyor.
Çoğu iş yerinde emzirme odası ve kreş gibi olanaklar yok. Bazı küçük adımlar atılıyor fakat o alanda da yeterli adımların atıldığını düşünmüyorum. Anneler çocuklarını ya bir yardımcıya bırakmak zorunda kalıyorlar ya da anne babalarından yardım istiyorlar. Ama kreş olanağı olsa çok daha farklı bir durumla karşı karşıya kalabiliriz.
Bir diğer konu da, işverenin, doğum izni sonrası işe dönen kadınlara emzirme izinlerini yeterince kullanma hakkı tanımaması.” diyerek görüşlerini dile getirdi.
Kanal D haber spikeri Buket Aydın, “ Biz iş hayatında kadını konuşuyoruz ama toplumsal olarak da kadına bir bakmamız lazım. Toplumsal algıyı da biraz değiştirmemiz gerekiyor diye düşünüyorum. Kadir Has Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Merkezi tarafından her yıl gerçekleştirilen “Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Algısı Araştırması”nın 2018 sonuçlarına göre kadının en büyük sorunu şiddet. İkinci sırada işsizlik, üçüncü sırada ise eğitimsizlik geliyor. Kadının toplumda yaşadığı en büyük dördüncü sorun ise sokakta baskı ve taciz.
Kadınlar ekonomik olarak bağımsız olmalı mı sorusuna ise erkeklerin %56’sı evet derken, %44’ü hayır diyor.
Aynı araştırmaya göre kadınların %28’i aktif olarak çalışıyor, %46’lık kesimse hiç çalışmamış. Bu %46’lık hiç çalışmamış kesime çalışmak isteyip istemedikleri sorulduğunda, yaklaşık %70’i hayır olarak cevap veriyor. Bu da esas sorunumuzun kadınları çalışma hayatına yönlendirmek olduğunu gösteriyor.
Araştırma sonucunda eşitlikçi toplumsal cinsiyet algısı en azından ülkemizde güçleniyor gibi gözüküyor. Hem kadınlar hem de erkeklerin arasında eşitlikçi bir anlayışın arttığı gözüküyor…” dedi.
Total Oil Türkiye A.Ş. Strateji, İkmal ve Ticaret Direktörü Evrim Akalın, “18 yıldır çalışmakta olduğum Total Oil Türkiye, cinsiyette hep eşitlik prensibini taşıyan, bunu bir sorumluluk ya da zorunluluk olarak görmekten uzak, tam tersine doğal bir gereklilik ve fayda olarak gören bir kültüre sahip.
Biz, Demirören bünyesinde, Akaryakıt ve LPG Dağıtım sektöründe faaliyet gösteriyoruz ve bu sektör oldukça erkek egemen bir yapıya sahip, ancak TOTAL Oil Türkiye kadın istihdamı konusunda sektörün istisnai şirketlerinden biri. Beyaz yaka çalışanlarımızın %37si, Müdürlerimizin %34’ü , Üst Yönetim Komitesinin ise %50’si kadın. Sektör, ülke ve hatta dünya geneline baktığımızda yüksek oranlar yakalamış olmamıza rağmen, hala bu konuda ilerlememiz gerektiğinin bilincindeyiz. Bu bakış açısıyla da, işe alım süreçlerimizi yönetirken %50’ye yakın oranda kadın aday görmeye özen gösteriyoruz.
Kadınların istihdama katılımının artırılması ve iş hayatındaki cinsiyet eşitsizliği sadece ülkemizde değil global ölçekte de çok ciddi bir problem: İş hayatında kadınların karşısına 4 katmana ayırabileceğimiz bir ihtiyaç piramidi çıkıyor: Güvenle işine gidip gelebilmesi ve işyerinde mobbing’e maruz kalmaması, bebek/çocuk bakımı ile endişelerinin ve ihtiyaçlarının giderilmesi, eşit işe eşit ücretin sağlanabilmesi ve kariyerinde ilerleyebilmesi.
Bu konuda tabi ki en hızlı ve etkin çözümler makro ölçekte alınan düzenlemelerle gerçekleşecek. Mevzuatta yapılan düzenlemeler ve STK’ların çalışmaları çok kıymetli. Ancak ben, kadın istihdamının arttırılması ve sorunları giderilmesinde şirketlere ve çalışanlara da çok önemli roller düştüğünü düşünüyorum.
Farklı ölçeklerdeki ve sektörlerdeki şirketlerimize, kadın istihdamının arttırılmasının sosyal bir sorumluluk ya da yasal bir zorunluluk olmaktan ziyade aslında karlılıklarını ve tüm diğer performans göstergelerini olumlu etkileyen bir gereklilik olduğunu anlatmamız gerektiğini düşünüyorum. Bugün artık firmaların karlılıklarını kabul edilebilir seviyelerde tutmak ve uzun vadede sürekliliği sağlamak için etkin üretkenlik ve inovasyona odaklanmaları gerekiyor. Her iki konuda da başarı sağlayabilmek için çalışanlarda Çeşitliliğin sağlanması en önemli noktalardan biri haline geldi. Cinsiyet çeşitliliği de burada çok büyük öneme sahip. Bu konuda yapılan birçok çalışma ve araştırmalar var, hepsinin ortak yönü cinsiyet çeşitliliğinin karlılığı ciddi oranlarda iyileştirdiği yönünde.
Cinsiyet çeşitliliğin gerekliliğine ikna olmuş şirketlerin de bu farklılıkları yönetebilmek ve sürekliliğini sağlayabilmek için kapsayıcı İK politikaları uygulamaları gerekiyor. İşe alım kriterlerinin cinsiyetten arındırılması, organizasyon yedekleme planlarında cinsiyet çeşitliliğinin dikkate alınması, Etik komitesi gibi mobbing’i engelleyici yapılar, süt odaları, kreşler, doğum izinleri bunlardan sadece birkaçı…
Diğer taraftan kadın istihdamının arttırılması konusunda donanımlı ve tecrübeli üst düzey kadın yöneticilerin duruşu ve katkısı çok önemli. Kadın yöneticiler öncelikle arkalarından gelen yeni kuşaklara rol model olmalı, onları teşvik etmeli. Diğer taraftan da işverenlerin yine kadın yöneticileri seçmeleri, tereddüt etmemeleri için referans noktası olabilmeli. Her iki anlamda da önemli misyonlar üstlenebilmeliyiz.”
Demirören Holding Hukuk Müşavir Yardımcısı Burçak Ildır ise şunları söyledi “Global bir problem olan kadın istihdamı ile ilgili dünyada birçok yasal düzenleme yapılmaktadır. Bunun yanı sıra, başta Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü olmak üzere birçok uluslararası ekonomik kuruluş ve sivil toplum örgütü bu konu üzerinde çalışarak birtakım statüler belirlemektedir.
Bu alanda en temel gündem maddeleri olarak adil ve elverişli koşullarda çalışma ve eşit çalışmaya eşit ücret gibi başlıkları söyleyebiliriz. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ile kadın erkek eşitliği artık temel bir hak olarak algılanmaya başlanmış olup, günümüzde pozitif ayrımcılık, ülkelerin kendi iç düzenlemelerinde yerini bulmaktadır.
AB ülkelerine baktığımızda, özellikle Kuzey ve Orta Avrupa ülkelerinde kadınların iş hayatında etkin faktör olduklarını görüyoruz. İspanya, İtalya, Portekiz ve Yunanistan gibi Güney Avrupa ülkelerinde ise, ülkemizdeki duruma benzer olarak bu oranın daha düşük, %30 seviyelerinde olduğunu görüyoruz. Ancak bahsettiğimiz ülkelerde de sanıldığı gibi hızlı şekilde değil, uzun süreler sonucu bu noktaya gelinmiştir. Bu başarıdaki en kritik nokta ise yönetimlerin değişmesi durumunda bile toplumun bütününü ilgilendiren konularda kararlı ve istikrarlı bir duruş sergilenmiş olmasıdır.
Ülkemizde kadınların iş hayatına kazandırılması adına pek çok yasal değişikliğe gidilmiştir. Özellikle 4857 sayılı İş Kanunu’nda yapılan değişikliklerin kadınlarda doğum izni sürecinin olabildiğince hafifletilmesine ve işçi haklarını korumaya yönelik olduğunu söylemek mümkün. Yine bu kapsamda doğum sonrası izinlerin tamamlanması sonrası anne veya babanın, çocuğun zorunlu ilköğretim çağının başladığı tarihi takip eden aybaşına kadar kısmi süreli çalışma talep etme hakkı bulunmaktadır. Kamu çalışanları bakımından da benzer düzenlemeler mevcuttur. Türk Medeni Kanunu’nda kadın ve erkeğin aile birliğini birlikte ayakta tutmasına ilişkin yapılan değişiklikler olumlu ve önemli adımlardır.
Pozitif ayrımcılık bakımından yapılan yasal düzenlemeler gerekli ancak tek başına yeterli değil. Başka dinamiklerle desteklenmeli. Özellikle sivil toplum örgütlerine ve bireylere, kadın erkek eşitliği bilincinin sağlanması ve kadına bakış açısının değiştirilmesi noktasında oldukça büyük görevler düşüyor. Ayrıca kadınların, yönetim kademesinde daha etkin rolde olması, üst düzey ve nitelikli işlerde çalışması çok önemli. Yasaların uygulanması ve hayata geçirilmesi konusunda hep birlikte aynı bilinçle hareket edersek, olumlu gelişmelerin hızla artacağına ve dönüşümün gerçekleşmesini sağlayacağımıza inanıyorum.
Yasaların uygulanması konusunda hep birlikte hareket eder ve uygulamaları daha iyi bir noktaya getirirsek, dönüşümün gerçekleşmesini sağlayacağımıza inanıyorum.” dedi.
Katılımın yoğun olduğu ve Demirören AVM’de yer alan Social İstanbul İstiklal’de gerçekleşen organizasyona, Total üst yönetim kadrosu da katılım gerçekleştirdi.
Total Oil Türkiye, Türkiye’nin 5. büyük akaryakıt şirketidir. Eurodiesel ve mobil ödemenin öncüsü olan Total, Türkiye’de yaklaşık 500 istasyondan oluşan dağıtım ağı ile müşterilerine kaliteli hizmet ve yüksek performanslı ürünler sunmaktadır. Şirket, geniş istasyon ağının yanı sıra lojistik açıdan çok güçlü bir alt yapıya sahip olup Gebze, Aliağa ve Samsun’da akaryakıt, Yarımca, Ankara ve Aliağa’da LPG olmak üzere toplam yaklaşık 300 bin m3 kapasiteli tesisleri ile dünya standartlarında depolama ve dağıtım hizmeti sağlamaktadır.
Nisan 2016 tarihinde Demirören Holding bünyesine katılan Total Oil Türkiye müşterilerine yenilikçi hizmetler sunmaya devam ederek pazardaki payını güçlendirmeyi sürdürecektir